2012 yılında, bir yıllığına Amerika’da bulundum. Seyahat ve alışveriş ihtiyaçlarımı genellikle araç kiralayarak karşıladım.
Bu sayede birçok farklı aracı kullanma şansım oldu. Bir keresinde, bir hafta önce rezerve ettiğim araç ellerinde kalmayınca, sürekli araçlarını kiraladığım firma, aynı fiyata daha üst sınıf araç vermeyi önerdi. Kabul ettim. Verilen araç Toyata Prius 2012 oldu. Böylece adını daha önce çokça duyduğum bu Hybrid aracı tecrübe etme şansım oldu.
Bu vesileyle hybrid araçların çalışma prensibi hakkında bilgi sahibi oldum. Basitçe, bu araçlarda biri benzin motoru, diğeri elektrik motoru olmak üzere 2 ayrı motor bulunmaktadır. Elektrik motoru, enerji ihtiyacını araçta bulunan yüksek kapasiteli bir bataryadan alır. Batarya, araç hareket halindeyken oluşan hareket enerjisinin tekrar elektrik enerjisine çevrilmesiyle doldurulur. Bir başka deyişle, bataryanın doldurulması için dışarıdan bir müdahaleye gerek yoktur. Araç hareket halindeyken, dolar-boşalır, dolar-boşalır…
Sorunsuz ve konforlu bir Hybrid tecrübesinden sonra, açıkçası şahane bir yakıt ekonomisi sağlayan Hybrid teknolojisine hayran kalmıştım. 10 günlük seyahat için yaptığım akaryakıt masrafı inanılır gibi değildi.
Aradan zaman geçti ve Türkiye’ye dönünce, biraz da tesadüfen, 2008 model Honda Civic Hybrid araç satın aldım. Hybrid teknolojisinin Türkiye’de pek bilinmediği aşikar. İtiraf etmeliyim ki, kullanmadan önce benim de ön-yargılarım vardı. Günümüzde, hybrid teknolojisinin dünyada epeyce yaygınlaştığını söylemek mümkün. Kendi tecrübelerimden hareketle, yavaş yavaş Türkiye’de bir kıpırdanma olduğunu söyleyebilirim. Gittiğim yerlerde, hatta trafik ışıklarında beklerken bile, aracımdaki “Hybrid” logosunu görüp merak ettiği şeyleri soranların sayısı giderek artıyor.
Kişisel kullanım tecrübeme gelirsek, araçtan çok memnunum. Hangi durumda nasıl davrandığını biliyorum. Yakıt tüketiminin, katalog değerlerinden çok daha az ve çok daha fazla olduğu durumları keşfettim. “Super Highway Mod” adında bir sürüş modunun olduğunu tesadüfen buldum. Ve o anlarda, yokuş yukarı giderken bile, aracın şahlandığını, buna rağmen çok çok düşük yakıt tükettiğini gördüm. Donanım olarak, Honda Civic’in en dolusu denilebilir. Benzinli Civic’lerden farklı olarak, sunroof yok, koltuk ısıtma var.
Bir dip not olarak şunu da eklemeliyim. Bu araçlar aslında yakıt ekonomisi odaklı üretilmişlerdir. Buna rağmen sürat ihtiyacına da cevap verebiliyorlar. Ancak sonuçta her şey sürücünün pedala ne kadar bastığıyla alakalı ve özellikle hybrid araçlarda yakıt ekonomisi düzeyi, sürücüden-sürücüye çok fark etmektedir. Sakin kullanımda, aracın maksimum ekonomikliği sağladığını söylemek doğru olacaktır.